Pazartesi, Ocak 14, 2013

Lamba deyip geçme...




Alp'in çalışma masasına uzun zamandır aklımda olan lambayı sonunda yine, yeniden Mudo'da buldum.
Hem beyaz olacak, hem boynu uzun olacak, hem tepeden bakacak ama kibirli gibi de durmayacak dedim.
O da ne demekse?
Ama bu lambanın en çok, Alp'in oda içinde, tek kale şut çekişlerine maruz kalacağı için, takındığı "kaleci" edasını sevdim. Hafif yana yatmış, file bekçisi gibi.

Eşyalara kişilik yüklemeyi bıraksam da, sadece işlerini yapsalar di mi?
Hayır.
Birer "şahsiyetler" kanımca.
Çocukken başladım tabi onlarla konuşmaya. İsimler takmaya. 
Bahçede kocaman devasa incir ağacı dallarına çıkıp, surat çizip, isim koymuşluğum,  arada sırada kızıp dalına küsmüşlüğüm, sonra bağıra çağıra, Nur Yoldaş'ın "Şamdanlarıııııııııı" diye barış şarkıları söylemişliğim vardır benim. 
Doktor ilacım ne?

Neyse, Mudo bu işi biliyor. Eşyaya ruh, eşyaya anlam, kişilik katıyor.
Lambada yerini bulduğuna göre, biz çıkalım kerevetine o zaman.
Sağlıcakla, esenlikle.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder