Pazar, Ekim 14, 2018

EVİM DERİGİSİ_EKİM SAYISI / SONBAHAR'IN NOSTALJİK TADI: FERFORJE


Evim dergisinin Ekim sayısında, ferforje masa ve sandalyeye duyduğum derin hislerin:) nostaljik bir hikayesini anlattım.
Alamayanlar, okuyamayanlar için;

Keyifle.














Bir ferforje sandalye düşünün.
İlk gördüğünüzde sizi, 20-30 yıl geriye götüren. 

Her şeyin kıt-kanaat olduğu ancak, çocukluğunuzun, en mutlu, en tasasız,  en güzel yaz akşamlarına, kardan tatil olmuş okulları nedeni ile sokaktan eve girmeyen, kırmızı yanaklı çocukların mutlu kış günlerine mesela.

1978-79 senesi gibi hatırlıyorum.
Evimizin hemen karşı sokağında, her gün geçerken hayranlıkla ve kaçamak-ürkek bakışlarla seyrettiğimiz, mahallenin kalburüstü “fatmanım teyzenin”, kocaman bahçeli evi ve yine kocaman yuvarlak,dantel deseninde ferforje masalı balkonu.
Sadece yazları gelen çocukları ve torunlarıyla, kalabalık sabah kahvaltılarına ve  bol kahkahanın çatal bıçak seslerine, karıştığı akşam yemeklerine eşlik eden demir masa, kışın bizim hayal gücümüzü zorlayan oyunlara yer açardı adeta.

Kışın kimseler olmayınca, fatmanım teyze çocuklarının yanında İstanbul a gidince, o koca balkon mahallenin diğer çocuklarına ev sahipliği yapar, karlı kaplı demir masanın, yine kardan görünmeyen, buzdan donmuş sandalye demirlerine yapışan yün eldivenlerimizin, parmaklarımızdan kayıp demire yapışmasına ne gülerdik, ne eğlenirdik çocuk ruhumuzla.

Ferforje masanın etrafında  7-8 çocuk toplaişır, yazın fatmanım ve torunlarının yemek yerken ki seslerini taklid ederdik. Biri suyu isterdi biri tuzu uzatır mısın derdi biri çatalı yere düşürmüş gibi yapar almaya çalışırken gerçekten kafasını demir masaya çarpar ağlayarak eve giderdi. Yer sofrasında yemek yemeğe alışmış bizim gibi bünyelerde, ferforje masa kullanımı epey zordu tabi pratiğe vurulduğunda.

Şimdilerde özensiz plastik bahçe- balkon masaları ve sandalyelerini gördükçe, büyüklerimizin imkanları dahilinde ne kadar zevkli, keyifli yaşam alanları kurmaya çalıştıklarını daha iyi anlıyorum.

Demir masalar, sandalyeler hem ağır hem bakımı zor diye tercih edilmiyor artık. Demiri dantel gibi işleyen sanatkarlar bir bir kayboluyor piyasadan. Babadan oğula geçen bu sanat, yok olup gidiyor, kıymeti bilinmeyen bir sürü güzellik gibi, tarih oluyor, anı oluyor.
Neyse ki hala benim gibi ferforje görünce mutlu olan, her türlü bakım zorluğuna rağmen evinin, bahçesinin, balkonunun bir köşesinde onlara yer açanlar da var.
Hele şimdi, tam da doğanın kızıl renklerine büründüğü bu günlerde, güzelim sonbahar balkonlarına, bahçelerine ne kadar yakışır bu ferforjeler.
Varsa öyle anadan-atadan-babadan kalma, aman ha gözünüz gibi saklayın, sahip çıkın, bakıp kollayın onları.

“Eşya ya anlam yüklemeyin” diyenleri her ne kadar anlamasam da, “istediğin kadar yükleme, bir sandalye götürür seni, 20-30 sene geriye” demek istiyorum müsaadenizle ve biraz da yüksek sesle.

Mutlu sonbaharlar, kızıl dallar ve sarı bir güneş eşliğinde.

6 yorum:

  1. Emel Hanım evim dergisini aldım okudum. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  2. çok acımasızım bu konuda maalesef... eşyaya anlam yükleme diyenlerin ruhlarını kaybettiklerini düşünüyorum... mesela ben, ne zaman ruhsuz olursam, biliyorum ki o zaman canlı-cansız diğer şeylerin ruhundan anlamayı da unutmuş olacağım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canlı cansız hepimiz bir bütünün parçasıyız en nihayetinde. Mutlu hissettiren ne varsa sonuna kadar sarılıp bırakmamak gerek. Hayatın tüm güzelliklerini görmek nasip olsun hepimize.

      Sil
  3. Emel ablacım yine harika kareler tam bir sanatçısınız. Bu arada hayatımda gördüğüm en güzel ferforje masa. Nereden bulabiliriz?

    YanıtlaSil